Bir alışveriş yaparken ödünç verme kısmı toplumumuzda unutulmaktadır. Örneğin bir araba veririz  ve bir ay boyunca kullanılır. Bir ay sonunda bunun bir bedelini almayız. Oysa orada bir kullanım süresi vardır. Bu sürenin ödüncü olmalıdır. Çünkü ne kadar da biz kısa süreliğine versekte arabanın başına birşey gelmesi durumunda hukuki süreçte başımıza her türlü şey gelebilir. Tam bu tarz durumlarda KULLANIM ÖDÜNCÜ SÖZLEŞMESİ ortaya çıkıyor. Bu yazıda kullanım ödüncü sözleşmesini inceleyeceğiz.

Eski kanunumuz döneminde direkt olarak “ARİYET SÖZLEŞMESİ” olarak hüküm altına alınan bu sözleşme, 6098 sayılı yeni Türk Borçlar Kanunu’muzda “KULLANIM ÖDÜNCÜ SÖZLEŞMESİ” olarak hüküm altına alınmış durumdadır.

Kullanım ödüncü sözleşmesinde, iki taraf bulunmaktadır. Bu sözleşme, diğer sözleşmelerin aksine, her iki tarafa birden tam borç YÜKLEMEYEN bir sözleşmedir. Bununla ne denmek istenmektedir? Şöyle ki taraflardan yalnızca biri bir borç altına girerken, diğeri tam anlamıyla bir yükümlülük altında bulunmaz. Buradan ne anlaşılması gerektiği, kullanım ödüncü sözleşmesinin tanımını yaptığımızda anlaşılabilir:

Kullanım ödüncü sözleşmesi, ödünç verenin, taşınır veya taşınmaz bir şeyin kullanılmasını veya kullanmakla birlikte ondan yararlanılmasını bir karşılık almadan belirli veya belirsiz bir süreyle ödünç alana devretmeyi; ödünç alanın da o şeyi KULLANDIKTAN sonra geri vermeyi borçlandığı sözleşmedir. Kanunumuzun 379. Maddesinde hüküm altına alınan kullanım ödüncü sözleşmesi, kanunda şu şekilde ifade edilmiştir: Kullanım ödüncü sözleşmesi, ödünç verenin bir şeyin karşılıksız olarak kullanılmasını ödünç alana bırakmayı ve ödünç alanın da o şeyi kullandıktan sonra geri vermeyi üstlendiği sözleşmedir.

Kullanım ödüncü sözleşmesinde, dikkat edilmesi gereken ilk husus şudur: Sözleşmenin konusu bir TAŞINIR olabileceği gibi bir TAŞINMAZ da olabilir. Buna göre, sözleşmenin konusu her ne ise, bu şeyin “fiili egemenliği” ödünç alana terk edilmek zorundadır. Yani ödünç veren kişi, bir ariyet sözleşmesinin tarafı ise ödünç konusu şeyi ödünç alana kullanım için elverişli şekilde teslim etmekle sorumludur. Fakat şu hususun altını çizmemiz gerekir ki ödünç veren bu işlemi HİÇBİR KARŞILIK ALMADAN yapar. Eğer verdiği ödünç karşılığında bir para bedeli beklerse yahut da taraflar söz konusu ödünç için para dışında da olsa bir bedel ödenmesine karar vermişlerse, bu takdirde artık ariyet sözleşmesi değil, kira sözleşmesi gündeme gelecektir.

Kullanım ödüncü sözleşmesinin karakteristik özelliği, ödünç alanın bu ödünç için bir ücret ödemekle yükümlendirilmemesidir. Bunun dışında, ariyet sözleşmesi için şu söylenmelidir ki ariyet ile karz arasında önemli bir fark vardır: Karz (tüketim ödüncü) sözleşmesinin konusu yalnızca misli şeyler olabilir. Misli şeyler, eşi benzeri çokça bulunabilen şeyler demek olup, en büyük örneği “para”dır. Bu sebeple, karz sözleşmesinde, ödünç alan kişi, ödünç konusunun “geri verme zamanına” kadar MALİKİ sayılır. Kullanım ödüncünde ise böyle bir “malik sayılma” durumu söz konusu olmaz. Ödünç konusu mal özen ve dürüstlük kurallarına göre kullanılır; zamanı geldiğinde de iade edilir. Dürüstlük kurallarına aykırı kullanım halinde ise, ödünç alan, ödünç konusuna vermiş olduğu zararları giderir, tazminat ödemekle borçlanır.